2020 BÜTÇESİ EMEKÇİLERİN DEĞİL AKP İKTİDARININ VE YANDAŞ ŞİRKETLERİNDİR!

Ülkemizde çalışma yaşamını, yurttaşların mutfaklarına
girecek gıdaları, asgari ücretlileri, ailelerin temel tüketim malları ile
doğalgaz ve elektrik gibi pek çok hizmeti etkileyecek “2020 Merkez Yönetim
Bütçe Kanun Tasarısı” yoksuldan toplanıp zengine dağıtılan bir anlayışla
hazırlanmıştır.
2020’de 1 trilyon 96 milyar TL olması öngörülen
bütçenin kamu kurumları içerisinde eğitime %16,1; sağlığa %17,2; Büyükşehir
belediyeleri ile il özel idarelerine %18,2,
savunmaya %12,8, Diyanet İşleri Bakanlığı’na %34 oranında bütçe
ayrılması planlanmıştır.
Diyanet İşleri Bakanlığı bütçesi 7.7 milyar liradan
10.5 milyar liraya çıkarılırken eğitim için genel bütçeden 125 milyar lira pay
ayrılırken bütçenin %73’ü personel maaşları, %11’i ise personelin sosyal
güvenlik giderleri için ayrılmıştır. MEB’in merkezi yönetim bütçesinden geçen
yıl aldığı %16.81 oranındaki pay, 2020’de %16.1’e gerilemiştir. 2020 yılı
bütçesinde sağlığa 188,6 milyar lira kaynak ayrılırken Büyükşehir
belediyelerimizle il özel idarelerini de 97,3 milyar lira kaynak
ayrılmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanı Naci
Ağbal’ın, bütçenin en yüksek payının
188,6 milyarla sağlığa, 176 milyarla da eğitime ayrıldığını ve giderlerinde
%88’inin vatandaşa hizmet olarak döndüğünü açıklaması gerçekçi değildir.
Eğitim ve sağlığın tamamıyla paralı hale getirildiği
koşullarda kamucu politikalar neredeyse ortadan kaldırılmıştır. Eğitimi ve
sağlığı tamamen ‘piyasacı” bir bakış açısıyla yönetmeye çalışan siyasal
iktidar; eğitim ve sağlıkta başta olmak üzere toplumsal yaşamın hemen her
alanında müşteri odaklı yaklaşım sergilemektedir. Eğitimde ve sağlıkta yaşanan
ticarileştirme ve özelleştirme sonucunda ortaya çıkan uygulama bir çöküntü
yaratmıştır.
2020 yılı bütçesi AKP iktidarının 17 yıldır uygulanan
ranta dayalı, dışa bağımlı bir ekonomi politikasının sonucunu yansıtmaktadır.
Bütçe yurttaşların ekmeğini küçültmektedir, kriz ve ekonomik durgunluğu
artırmaktadır.
Kamu emekçilerine %3-4 oranında ücret artışı reva
gören AKP iktidarı, doğalgazdan elektriğe ve temel tüketim mallarına %40-50
gibi yüksek oranda zam yapmıştır. İşçilere, kamu emekçilerine, çiftçilere,
EYT’lilere, öğrencilere kaynak ayırmaktan çok uzak olan bütçe sermayenin
krizini çözmeye dönük politikalardan oluşturulmuştur. Gelir vergilerinde yüzde
11’lik bir artış öngörülürken, emekçiler tarafından üstlenilen ÖTV, Harçlar,
Motorlu Taşıtlar Vergisi ve KDV gibi dolaylı vergilerde yüzde 35’e yakın artış
öngörülmektedir.
AKP hükümetinin kamu harcamalarını kısması, tasarruf
tedbirleri almaya çalışması yurttaşları aldatmaya dönüktür. 2019 bütçesinin
yurttaşlar için daha az maaş artışı ve ek zam ve vergi artışı olarak
planlanmıştır. Halka ‘kemer sıkmayı’ dayatan iktidar; doğalgaza, elektriğe,
köprü ve otoyol geçişlerine, tren, posta, alkollü içecek, sigara fiyatlarına ve
birçok kamusal hizmete zam yapmıştır.
2020 yılı bütçesinde hem vergiler hem de dolaylı
vergiler artırılmaktadır. Hükümet mevcut vergilerin yanı sıra Dijital Hizmet
Vergisi ve Değerli Konut Vergisi adı altında iki vergi türüyle yeni gelir
hedeflemektedir.
2020
yılı bütçesinden kamu personeline 333,9 milyar lira, emekli aylıkları için
365,9 milyar lira kaynak ayrılmıştır.
Genel devlet bütçesinden hem kamu emekçilerine hem de emeklilere yapılan
ödemelerin toplam tutarı 700 milyar lira olacağı öngörülmüştür.
Ülkemizde işsizlik artış hızı sürekli yükselmektedir.
Temmuz 2019 döneminde işsizlik oranı yüzde 13,9'a işsiz sayısı 4 milyon 596 bin
kişiye yükseldi. Genç işsizlik yüzde 30’a yaklaştı. Kayıt dışı istihdamdaki
artış sorunu istihdam boyutlarını büyütmektedir. Bu tablonun sürdürülemez
olduğu, işsizlik sorununun geldiği noktada oldukça uzun bir süre ülkenin
gündemindeki en çözümsüz ve yakıcı sorunların başında yer almayı sürdüreceği
anlaşılmaktadır. Yeni Ekonomi Programı ve Orta Vadeli Mali Program’da, 2020
bütçe yasa tasarısında öngörülen, üst üste kesintisiz yüzde 5 büyüme hızı
hedefinin gerçekleştiği varsayılsa bile bu veriler, işsizliğin gelecek yıllar
boyunca en ağır ekonomik ve sosyal mesele olmaya devam edeceğini
göstermektedir.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan’ın TBMM Plan
ve Bütçe Komisyonu’nda müteahhitlere garanti ödemesi yapmak için “Hane Halkına
Transferler” kalemi ile Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 2020 yılı bütçesinin en
büyük ödeneklerinden birini oluşturmaktadır. “Mega projeler” nedeniyle
müteahhitlere verilen araç ve yolcu garantisi ödemelerinin yapıldığı “Hane
Halkına Transferler” kalemine 2020 yılı için 7.8 milyar TL’lik ödenek konuldu.
Uzun yıllar sürecek garanti ödemeleri 2020 bütçesinde açıklanmıştır. Buna göre,
2020 yılında 7 milyar 876 milyon, 2021’de 10 milyar 714 milyon, 2022’de ise 12
milyar 684 milyon lira garanti ödemesi yapılması öngörülmektedir.
Buna göre 2020, 2021 ve 2022 yıllarında tamamına
yakını AKP iktidarlarının gözde müteahhitlik şirketleri olan gruplara 31 milyar
274 milyon lira daha garanti ödemesi yapılması planlanmıştır.
2020'de
Kamu Özel İşbirliği projelerine 18.9 milyar lira ayrıldığı belirtilen açıklamada
"İktidar halkın zaten dar olan bütçesi ile ve halka hiçbir yarar
sağlamayan KÖİ projeleri ve özellikle enerji ve inşaat şirketleri milyarlarca
dolarlık borçlarından kurtarılmakta, krizin tüm faturası halka çıkarılmaktadır.
Kamu Özel İşbirliği kapsamındaki halkın geçemediği
köprüler ile Mega projelere yüklü bir kaynak ayırmaya devam etmektedir. KÖİ
modeliyle iktidara yakın şirketlere verilen otoyol, köprü, tünel, şehir
hastaneleri projelerindeki dolar-euro endeksli hazine garantileri, geçiş ve hasta
sayısı garantileri giderek bütçeyi zorlamaktadır. 25-40 yıl arasında değişen
garanti süreleri dikkate alındığında üç yılda üçe katlanan garanti
ödeneklerinin, yakın gelecekte bütçeye ve ülke ekonomisine getireceği yükü
artıracaktır.
Bu alanlardaki ekonomik yükün eğitim, sağlık,
istihdam, tarım, gıda, teknoloji vs alanlarına baskı oluşturacak ve kamusal
hizmetlere ayrılacak bütçe kaynaklarında kesinti yapılması kaçınılmaz
olacaktır.
2020
bütçesi 138,9 milyar TL açık hedefiyle hazırlanırken, 2019 bütçesi Eylül ayında
17,7 milyar TL açık vermiştir. Ocak-Eylül dönemi dokuz aylık bütçe açığı, 85,8
milyar TL’ye ulaşmıştır.
Kamunun sırtına yüklenen bu açıklar ve devlet
garantisindeki Mega projeler ve yandaş müteahhitlere sağlanan bu garanti
ödemeler 2020 bütçesini anlatmaya yetmektedir.
Devletin 2020 yılında 195,6 milyar alacağını sermayeye
bağışlaması kabul edilemez. EYT’lilere 26,1 milyarı çok gören AKP hükümeti
sermayeden almaktan vazgeçtiği bu paralarla EYT’lilerin sorununu çözmesi
mümkündür. Bu devasa parayla binlerce kişiye istihdam yaratılır ve çiftçinin ve
küçük esnafın sorunları çözülebilir.
Devletin şirketleşmesine geçişin simgesi olan Türkiye
Varlık Fonu A.Ş, ülke kaynaklarını kullanarak borçlanmaya ve bu borçla iktidara
yakın şirketleri kurtarmaya devam etmektedir. Bütçede öne çıkan bir diğer husus
da hesap verilmeden kullanılan örtülü ödenek ve yedek ödeneğin bütçe teklifi
içindeki toplamının 14,1 milyar liraya ulaşmasıdır
2020 bütçesinde sanayi üretimi güçlendirmek adına
yeterli kaynak ayrılmamıştır. Sanayisizleşme ve yatırımsızlık anlayışı
korunarak 2019 bütçesinde yüzde 4 düşürülen Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
bütçesi, 2020’de de olduğu gibi korunmuştur.
AKP iktidarının, TÜİK rakamlarına müdahale ederek
enflasyonu düşürdüğünü ve hayatın gerçeklerine baktığımız zaman aslında hayatın
olağan akışına uymayan enflasyon rakamı açıklanmaktadır.
Ülkemizde enflasyon, zamlar, faizler, adaletsiz vergi
dilimleri, döviz kurundaki artış ve işsizlik sürekli artmaktadır. Açlığın ve
yoksulluğun ülkemizde adeta sıradanlaştığı koşulları yaşanmaktadır. İşçinin ve
kamu emekçinin yaşam şartlarının zorlaştığı dönemde krizin bedeli emekçilerin
sırtına yüklenmektedir.
2020 bütçesinin emekçiden yana olmadığını belirtiyoruz
ve hazırlanan bütçeyi kabul etmiyoruz.
ü Kalıcı ve kronikleşmiş enflasyon ve işsizlik sorununu
çözmemektedir.
ü Ekonomik-mali açmazları artırmaktadır.
ü Yurttaşların açlık-yoksulluk sorunlarına umut olamamaktadır.
ü Bütçenin hedefleri ciddi ve gerçekçi değildir, ülkenin
kalkınması yurttaşların sırtına yüklenen vergilerle gerçekleşemez.
ü Emekçilerin mutfağını daraltan sermayenin karını artıran
planlamadan oluşmaktadır.
ü Kamunun ve ekonominin dış borcunu artırmaya yöneliktir.
ü Emekliyi ve EYT’lilerin sorunlarını görmezden gelinmektedir.
ü Çarşı pazar fiyatlarını artırmaya yöneliktir.
ü İşçilerin ve kamu emekçilerin artan oranda vergisini
artırmaktadır.
Sonuç olarak, krizi derinleştiren, ekonomik-mali
açmazları büyüten, uzun vadeli kalkınma planlamayan, kamucu politikaları terk
eden, istihdamı, işsizliği öncelemeyen, sağlam ve sürdürülebilir kamu hizmeti
olmayan 2020 bütçesi halkın değildir, AKP iktidarının yandaş şirketlerinin ve
iş adamlarındır.
BİRLEŞİK KAMU-İŞ
MERKEZ YÖNETİM KURULU