BÜRO-İŞ: ADLİ YIL AÇILIŞINDA ADALETSİZLİKLERE DİKKAT ÇEKTİ

Konfederasyonumuz Birleşik
Kamu-İş'e bağlı Büro-İş sendikası, Adli Yıl açılışının Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda
yapılmasını ve Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni protesto etti.
Büro-İş Genel Başkanı Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamanın
tamamı şu şekilde:
Adli Yıl
Açılışının mekânı ve son zamanlarda da sıkça gündeme gelen “Yargı Reformu Strateji
Belgesi” hakkında kamuoyunda çeşitli tartışmalar yaşanmaktadır. Bizler hem bir
vatandaş olarak hukuktan etkilenen hem de hukukun uygulayıcısı olan kamu
görevlileri olarak bu konular hakkında bir çift lafımız değil söyleyecek çok
sözümüz bulunmaktadır. Müsaadenizle konuşmama bu hususlardan başlamak
istiyorum.
Hukukun üstünlüğüne,
yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına inanan Büro-İş Sendikası olarak bizler
adli yıl açılışının mekân olarak, Cumhurbaşkanlığı
hükümet sistemine geçilmesiyle beraber
partili Cumhurbaşkanı sıfatını kazanarak tarafsızlığını kaybeden,
devletin değil partinin siyasetini temsil eder hale gelen Cumhurbaşkanlığı makamına bağlı Cumhurbaşkanlığı Sarayında
yapılmasını doğru bulmuyoruz. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını
siyasetin gölgesinden kurtarmak gerekir. Ankara’da bu açılışı yapacak onlarca
mekân bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de üç bin kişiden fazla kapasiteli adında
saray yazan fakat çalışanlar için zulüm hane olan Ankara Adliye Sarayı toplantı
salonudur.
Yine bu açılış yeri ile ilgili normalleşmeden bahsediliyor.
Normalleşme hukukun üstünlüğüne ve yargının tarafsız ve bağımsızlığına saygı
duymakla, cumhuriyet devrimlerine, demokrasiye, milli değerlere sahip
çıkmakla, olur. İki gün önce kutlamış
olduğumuz 30 Ağustos Zafer Bayramımızın 97. Yıldönümü Cuma gününe denk
gelmiştir. Bağımsızlığımıza giden yolda Emperyalist güçlere karşı verilen
mücadelenin ve zaferin lideri Gazi Mustafa
Kemal Atatürk’ün kurduğu ve bu
milletin vergileri ile maaşını alan, jakuzili villalarda oturup, milyon liralık
makam araçlarına binen Diyanet İşleri Başkanının
camilere gönderdiği hutbede, Zafer Bayramımızın önemine istinaden Atatürk ve silah
arkadaşlarından bahsedilmeyerek camilere siyaset sokulmuştur ve cami cemaati
bölünmüştür. Bu şartlarda normalleşmeden bahsetmek mümkün değildir.
Bu vesileyle barış içinde bir arada bir toplum
yaratma fikriyle, bugünlerimizi, bağımsızlığımızı, Cumhuriyetimizi ve
Cumhuriyetin temsil ettiği çağdaş değerlerimizi borçlu olduğumuz Gazi Mustafa
Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını ve şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor,
30 Ağustos Zafer Bayramımızın 97. Yıldönümünü kutluyorum.
Kıymetli Basın Mensupları;
Bir başka sorunlu husus; Adli Yıl Açılışının katılanlarına
ilişkindir;
Bu
açılışa baro temsilcileri, yüksek yargı temsilcileri, hakim ve savcılar ile
siyaset erkanı davet edilerek yargı sisteminin esas yükünü çeken ve çoğunluğunu
oluşturan yargı çalışanlarını temsil eden sendika ve dernek gibi kuruluşların
davet edilmemesini ve söz hakkı verilmemesini de doğru bulmuyoruz. Bu şekliyle yargı
sistemini hakim, savcı ve avukattan ibaret gören anlayış ile düzenlenen Adli Yıl Açılışı seremoniden başka bir şey değildir.
Değerli Basın Emekçileri,
Son zamanlarda sıkça gündeme gelen bir başka konu olan “Yargı Reformu Strateji Belgesine”
de değinmek istiyorum.
Adalet bakanı “Yargı Reformu Strateji Belgesi” 82 milyonun pusulasıdır
demiş. Bizde, pusulası kaybolmuş kişilerden feyz
alınarak reform yapılmaz, devlet yönetilmez diyoruz. Devlet ortak akılla
yönetilir.
Ülkemizde yaşanan hukuksal sorunlar, atamalar, KHK.lar Torba Yasalar,
İstanbul Belediye seçimlerinde hukuksal dayanaktan yoksun seçim yenilemeler,
parlamenter sistemden ayrılarak yarı başkanlık sistemine geçiş ve tek kişinin
elinde bulunan güç, hukukun üstünlüğünü yok etmiştir. Demokrasi, hukukun
üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ile insan hakları, ancak kuvvetler ayrılığı
ilkesinin uygulandığı yönetim sistemlerinde gerçek anlamına kavuşur. Bugün
ülkemizin içinde bulunduğu durum hukukun üstünlüğünü ve yargının bağımsızlığını
sorgular hale gelmiştir. Sendika olarak işyerlerinde karşılaştığımız hukuksuz
uygulamalar adil ve makul olmayan ücret dağılımı ile kamu emekçileri sefalet
içine sokulmuştur. Geçen ay kamuda çalışan işçi ve memurlar için başrollerini
yandaş, sarı sendikaların oynadığı sözde Toplu Sözleşme Tiyatrosunu ibretle
izlemiş bulunmaktayız.
Büro-İş Sendikası olarak öncelikle; Sendika yasasının uluslararası
anlaşmalara uygun şekilde değiştirilerek sendikal örgütlülüğün önündeki
engellerin kaldırılmasını, Siyasal grev, dayanışma grevi ve genel grev hakkının
yasalaştırılmasını, Memurların sendikadan istifa etmesi için baskı yapan müdür,
amir ve sorumluların yargılanıp cezalandırılmasını, Basın ve toplanma özgürlüğü
önündeki engellerin kaldırılmasını talep etmekteyiz.
Bugün;
İşsizliğin arttığı, fabrikaların kapandığı, kendi doğal kaynaklarımızın
yabancılara peşkeş çekildiği, ormanlarımızın yok edildiği, doğanın katledildiği
çocukların, kadınların ve hayvanların
maganda ve ruh hastaları tarafından tecavüz edilip öldürüldüğü, hukukun ve
temel insan haklarının ihlal edildiği bir süreçten geçmekteyiz. Yargı reformu
bütün bunlara çare olacaksa evet. Ancak
reform belgesinin içeriğine baktığımız zaman aksayan sistemin sorumluluğunun
başta Yazı İşleri Müdürü ve Zabit Katipleri olmak üzere kalem personeline
fatura edilmek istendiği anlaşılıyor. Yeşil pasaportun gölgesinde kalan bu
belge ayağını ıslatmadan suyun kenarından geçerek hazırlanmış garabet
belgesinden başka bir şey değildir. Avukatların elbette sorunları vardır ve
çözülmesi de gerekir. Ancak bir yeri düzeltirken başka bir yeri bozmak doğru
değildir. Hukuk mezunlarının dışarıdan Yazı İşleri Müdürü olarak alınmasını
kabul etmiyoruz. Yaptığı iş
itibariyle adliyelerin esas yükünü çeken, adli sistemin hakim ve savcı gibi
aslı unsuru olan bilgili, donanımlı, eğitimli, deneyimli Zabit
Katiplerinin yükselebileceği tek
unvan olan Yazı İşleri Müdürü olması engellenemez.
Yargı çalışanları kaç yıl daha ekonomik çöküntü ve kronikleşmiş sorunlar
içerisinde Adli Yıl Açılışlarına ve personelin intihar olaylarına şahit
olacaktır.
Adalet
hizmetine ilişkin sorunlar sadece Avukatlar ile diyalog kurularak, el
sıkışılarak çözülemez. Bizler ile de diyalog kurularak el sıkışılması lazım. Bu
yönüyle de reform aldatmacadır. Daha kapsamlı olarak Hukuk Reformuna ihtiyaç
vardır. Çalışanların talepleri başka bahara kalmasın.
Çok kıymetli basın mensupları;
Üç aydan
fazladır randevu istediğimiz halde sendikamıza randevu vermeyen Sayın Adalet
Bakanına buradan sizlerin aracılığıyla seslenmek istiyorum. Bütün sendikalara
eşit ve adil davranması gereken Adalet Bakanı; diplomatik ifade ile söylemek
gerekirse, bizim mevkidaşımız olan yandaş Büro-Memur-Sen sendikasını, sendika
bürosunda ziyaret ederek sendikalar arasında ayrımcılık yapmıştır.
Sadece unvanında
içi boş olarak adalet kelimesi bulunan bakanlık, ne sendikalara ne de çalışanlarına
adaletli davranmaktadır. Adalet Bakanlığı, son yıllarda bakanlıkta ona yakın intihar
olaylarının yaşanmasına rağmen bu intihar olaylarının perde arkasında olan sorunlara çözüm bulmamakta
ve kendi personeline dahi sahip çıkmamaktadır. En bariz örneği geçenlerde 4/B sözleşmeli statüde bulunan öğretmen, sağlık
çalışanları ve din görevlileri için 4+2 yıl tayin bekleme süresinin 3+1’ e indirilmesinde Milli
Eğitim, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı kendi personeline sahip
çıkarken Adalet Bakanlığı kendi personelinin durumuna seyirci kalmıştır.
Bakanlık son
yıllarda yapay zeka ve akıllı fabrikalar için sıkça telaffuz edilen Endüstri
4.0 benzeri insansız bir yargı sistemi kurmuş gibi yıllardır bekleyen sorunları
görmezden gelerek kulağını tıkamıştır.
Değerli basın
mensupları;
Arzulanan
ideal yargı hizmeti sadece Avukatların sorunlarının çözülmesi ile sağlanmaz. Yargı
sisteminin çoğunluğunu oluşturan yargı personellerinin sosyal ekonomik
durumlarının iyileştirilmesi ile de doğru orantılıdır.
Bu kapsamda, yargı
çalışanlarının çözüm bekleyen birçok sorununun, halen çözümlenmediği gibi bugün
maalesef adli sistemimizde yargıyı hâkim ve savcılardan ibaret gören kısır bir
anlayış bulunmaktadır. Oysa hakim, savcı, zabıt kâtibi, mübaşir, yazı
işleri müdürü, sosyal hizmet uzmanları, teknisyenler, 4/A-4/B sözleşmeliler ,
taşeron işçiler olarak hep birlikte adalet hizmeti üretmekteyiz.
Bizler yargı
çalışanları olarak;
·
Aslolan Her çalışanın insan onuruna
yaraşır bir yaşama yetecek ücret elde etmesi gerektiği bilinciyle 3600
göstergenin ayrımsız tüm kamu emekçilerine verilmesini,
·
Yargı çalışanlarına Hakim ve Savcılarda olduğu
gibi brüt maaşlarının %10’u tutarında yargı ödeneği verilmesi,
·
Temel insani ihtiyaç olan ve Yüksek yargı
mensuplarına sağlanan Milletvekili Sağlık Günevcesinden bütün çalışanların
faydalandırılması,
·
Ulaşım ödeneğinin, tüm adliye çalışanlarına
ödenmesini,
·
Yardımcı Hizmetler Sınıfında çalışan
personelin, Genel İdari Hizmetler Sınıfına alınmasını,
·
Sözleşmeli statüde bulunan 4/B lilerin 4/A
kadrosuna geçirilmesini,
·
Yargı çalışanlarının
tamamına fazla mesai ücretinin ödenmesini,
·
Yargı çalişanlarinin kaldırılan “Havuz
Paralarının” kaynakları itibariyle zenginleştirilerek geri verilmesini,
·
Adalet Hizmetleri tazminatının
tabana yayılmasını;
·
Yargı çalışanlarına fiili hizmet zammının
getirilmesini,
·
Adli Yıl açılış ayında tüm yargı çalışanlarına
1 maaş tutarında ikramiye verilmesini,
·
Nöbet görevi verilen Yargı Çalışanlarının,
nöbet ücreti ve izinlerinde komisyonlar arasındaki uygulama farklılıkları
giderilmesini,
·
Yemek, Lojman ve kreş sorunları biran önce
çözüme kavuşturulmasını,
·
Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüklerinde
çalışan personelin sorunlarının çözülmesini,
·
Sosyal tesislerden ve lojmanlardan tüm
çalışanların faydalandırılmasını,
·
Yargı çalışanlarının gerek adliye içinde
gerekse adliye dışında can güvenliği sağlanmasını.
·
Personel alımına hız verilerek; iş yüküne
uygun olarak çalışan sayısının arttırılmasını,
·
Disiplin hükümleri yönünden yargı
çalışanlarının 2802 sayılı yasadan çıkarılarak 4483
sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun
kapsamına alınmasını,
·
Zabit Katiplerinin Yazı İşleri Müdürü
olması engellenmemeli,
·
Görevde yükselme sınavlarında mülakat uygulamasına son verilerek çalışma
koşullarının düzeltilmesini, bakanlıkta hakim ve savcı dışında bulunan diğer
personeller içerisindende Genel Müdür,
Daire Başkanı olarak atama yapılmasını talep etmekteyiz.