Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlık yüzü Nazım Hikmet’in ölümünün 60.yılında bir kez daha anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. 
Haksızlığa ve yoksulluğa karşı mücadeleyi büyüten Nazım Hikmet; bizlere umudu, sevgiyi, haksızlıklara kafa tutmayı gelecek günlere inanmayı öğretmiştir.  Bu nedenle Nazım’ın insan duyarlılığı bütün dünyayı kapsamaktadır. Nerede, hangi ülkede bir hak ihlali varsa, insanlara zulüm, sömürü varsa şiirleri ve adı oradadır. 
Ülkenin aydınlık yüzü Nazım’ı,  şiirleri ve yazılarıyla olduğu gibi devrimci duruşu, insan sevgisi ve yaşam tutkusuyla tanırız.  
Nazım Hikmet, siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış yaşamının büyük bölümünü hapiste ve sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. 
 Nâzım Hikmet  yaşasaydı bugünki Türkiye Cumhuriyeti’nin içine düştüğü duruma ilişkin elbette sözleri ve şiirleri olacaktı. Onun şiirleri Türkiye’de ifade ve düşünce özgürlüğünün varlığını tanımlayan ölçütlerden biridir.   Ülkenin meydanları ve sokakları emekçilere ve sendikacılara kapalıdır, ülkenin aydınlık yüzleri büyük baskı altındadır.“Onlar ümidin düşmanıdır…” diyordu Nazım Hikmet; ümidin düşmanlarıyla mücadelemiz sürecektir. Umudumuz; sendikal mücadelenin aydınlık yüzleri olarak baskı ve korku iklimine teslim olmamaktadır. Antifaşist ve antiemperyalist mücadelemiz sürecektir. 
Nazım Hikmet’in “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine. Bu davet bizim” dizeleri bugün demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi verenlerin sesi olmaya devam edeceğini belirtiyoruz. 
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; “Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa” diyoruz. Ve bir kez daha umudun ve özgürlüğün şairini anıyoruz.