2022-2023 eğitim-öğretim yılı, yaz tatili dönemine girdi.  Milyonlarca öğrenci bugün karne sevincini ailesiyle ve sevdikleriyle mutlu şekilde yaşayacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) bağlı okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim okullarındaki yaklaşık 19 milyon öğrencinin alacağı karneler bir başarı ve başarısızlık değildir. Bir önceki Pazar LGS sınavına 1 milyon 246 bin öğrenci girdi. Önümüzdeki Cumartesi ve Pazar günü yapılacak üniversite sınavlarına ise 3 milyon 527 bin 466 kişi girecektir.

Öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin ekonomik yükün arttığı eğitim-öğretim yılı hiç bitmeyen tartışmaların gölgesinde sona ermiştir.

Dernek ve vakıflarla imzalanan protokoller, eğitimin özelleştirilmesi, karma eğitim karşıtı uygulamalar, ikili öğretim, taşımalı eğitim, derslik açıkları, kalabalık sınıflar, altyapısı yetersiz okullar, öğrencilerin tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkum edilmesi, çocukların örgün eğitim dışına itilmesi, sınav sistemlerinde ve müfredattaki değişiklikler, mülakata dayalı sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik, öğretmene yönelik şiddetin sürmesi, ataması yapılmayan öğretmenler sorunu gibi çok sayıda problem eğitim-öğretime damgasını vurmuştur.

Cumhuriyet’in 100.yılında ne cumhuriyetimiz ne de eğitimiz açısında işler yolundadır. Eğitim-öğretime gericileşme ve piyasalaşma koşulları dayatılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı belli grupların ve cemaatlerin eline her geçen gün can çekişmektedir. Bugün eğitim-öğretimi, öğrencileri ve velilerin kararlarını yönlendiren ve eğitim alanında rahatça hareket eden gerici yapılar bakanlık içerisinde konumlanmıştır.

AKP iktidarı boyunca protokoller ve iş birlikleri adı altında tüm eğitim kurumları sermayenin ve cemaatlerin, tarikatların, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın denetimine sokulmuştur.

Bir ülkede yeni rejim inşasını gerçekleştirmenin en temel aracı eğitim olmuştur. AKP’nin iktidarda olduğu 21 yıl boyunca, 9 kez Milli Eğitim Bakanı değişmiş, her gelen bakanın öncekinin tersi uygulamalarıyla eğitim sistemini çağdaş, bilimsel ve laik eğitim modelinden uzaklaştırmıştır. En son Milli Eğitim Bakanlığı “Çevreme Duyarlıyım Değerlerime Sahip Çıkıyorum” isimli bir proje başlatmış, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve Diyanet ile projeyi birlikte yürütmek için protokol imzalanmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, evrensel hukuk değerlerine dayanarak kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, anayasada belirlenen ilkeler doğrultusunda yönetilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Bu ibare anayasada bulunmaktadır. Laik olması din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı olması ve devletin hiçbir din ya da inancın tahakkümünde bulunmaması anlamına gelmektedir.

Bugün açıkça Milli Eğitim Bakanlığı anayasayı çiğnemektedir.

Seçim sonrası siyasal islam rejiminin inşasının en açık göstergelerinde biri ise ÇEDES protokolü derhal kaldırılmalıdır.  Bu protokol hem öğretmenlik mesleğini hem de öğrencilerin laik, bilimsel eğitim hakkını hedef almaktadır.

Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimi niteliksizliğe, düzensizliğe ve kaosa sürükleyerek çocuklarımızın geleceği ile oynamaya devam etmektedir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’nin kamusal hayatını düzenlemek isteyen anlayışa ve kamusal eğitimi ortadan kaldırmak istenmesine karşı mücadelemiz sürecektir.

Gelecek nesillerin üzerinde büyük emekleri olan öğretmenlerin; toplumları ve insanlığı ileri götürmesi doğru eğitim ve doğru Milli Eğitim politikalarıyla gerçekleşecektir. Aydınlanmanın, bilimin, laikliğin ve Atatürk İlkelerinin Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarından biri olduğunu her fırsatta dile getireceğiz.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak; ekonomik, mesleki ve örgütsel bütün olumsuzluklara rağmen büyük bir özveriyle görevini yapan; gerici müfredata karşı da inatla ve kararlılıkla Atatürk’ü anlatmaya devam edecek olan bütün eğitim ve bilim emekçileri ile öğrencilerimize sağlıklı ve mutlu bir tatil diliyoruz.