Konfederasyonumuzun aldığı yetkiyle ilk kez oturduğu toplu sözleşme masasında hükümetin kamu emekçilerine hakaret niteliğinde bir teklif yapması sonucu, bizim de öncülüğümüzde milyonlarca kamu emekçisi 18 Ağustos'ta iş bırakma eylemi yapma kararı almıştır.

Kamu emekçileri, emeklileri ve onların aileleri de hesap edildiğinde yaklaşık 6.5 milyonun en az 2 yıl boyunca açlığa mahkum edilmemesi için yapılan bu eylem öncesinde, liyakatsizce koltuk kapan yöneticilerin telaş ve işgüzarlığı, eylemimizin ne kadar yerinde olduğunun sağlaması niteliğindedir.

Emekçinin en ağır çalışma şartlarına sahip olduğu kurumlardan olan PTT'nin Genel Müdürü'nün İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı'na yolladığı resmi yazı, artık söz konusu olan hükümete yaranmak ve emekçiye zulmetmek olunca Anayasa'nın bile hiçe sayıldığının en güncel örneği olmuştur.
16 Ağustos tarihli ve “İş Bırakma Eylemi Hakkında” başlıklı resmi yazıda, hem eyleme katılacak emekçilere aba altından sopa gösterilmiş hem de fişleme talimatı verilmiştir. Yazıda kamu emekçisinin anayasal hakkı olan eylemin hukuksuz olduğu iddia edilmiş, eylem günü işinin başında olmayan emekçilerin tek tek tespit edilip haklarında disiplin işlemi yapılması istenmiştir.

Birleşik Kamu-İş olarak altını çiziyoruz:
Bunun adı eylem kırıcılıktır. Hem bu yazı, hem de fişleme talimatı Anayasa'ya ve ilgili yasa ve yönetmeliklere aykırıdır. Hakkını aramaya çalışan kamu emekçisinin peşinde hafiyelik yapmak, en hafif tabirle acizliktir. Genel müdürün bu zincirleme hukuksuzluğu, hükümete yaranarak koltuğunu daha uzun süre korumak ya da başka görevlere de atanmak için yapıp yapmadığını bilmiyoruz; ancak bildiğimiz bir şey var: Kamu emekçisi bu şantaj ve tehdit diline pabuç bırakmaz!

Bizler alım gücü her geçen gün eriyen ve buna rağmen ekonomik krizin sorumlusu olan hükümetten bizi daha da sefalete sürükleyecek bir teklif alan milyonlarca emekçiyiz; çocuklarımızın lokmasının biraz daha azalmasından, geleceğimizin biraz daha çalınmasından başka bir korkumuz yoktur. Bu korkumuza bile boyun eğmeyerek yurt genelinde eyleme geçtiğimiz düşünüldüğünde, işgüzar ve tehditkar bir yöneticiden hiçbir çekincemiz olmayacağı anlaşılacaktır.

Aslında olması gereken, kurumdaki emekçilerin nasıl zor şartlarda çalıştığını ve geçim dertlerinin ne kadar derin olduğunu en yakından gören bir yöneticinin bu utanç verici zam teklifi karşısında emekçinin safında yer almasıyken, “devletten çok devletçi” bir hafiye tavrı sergilenmesi, kamu kurumlarına yöneticilerin hangi kriterlerle seçildiğini de bir kez daha göstermiştir.

Sayın Genel Müdür, biz senin yaranmaya çalıştığın hükümetin bakanlarına dahi masada sözümüzü esirgemeden “meydanlarda görüşürüz” dedik; Sizin tehditleriniz de, hafiyelik sevdanız da vız gelir tırıs gider!

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu
Merkez Yönetim Kurulu

Suç Duyurusu Dilekçesi için TIKLAYINIZ...